İnternette Erişimin Engellenmesi Ve Anayasal Boyutu
Günümüzde internet ortamında bilgi ve düşüncelerin açıklanması ve yayılması, geleneksel iletişim araçlarına nazaran daha kolay, hızlı ve yaygındır. İnternetin bünyesinde çok fazla veriyi barındırması, bilgi ve haberlerin iletilmesini hızlandırması, güncel hadiselerin kamuoyunca kolay takip edilebiliyor olması, web sitelerine erişimin maliyetsiz olması gibi etkenler internete olan rağbeti artırmaktadır. İnternetin sayısız imkanları yanında ortaya çıkardığı birtakım riskleri de mevcuttur. İnternet ortamında yapılan yayınlar vasıtasıyla bazı hukuka aykırı haller ve suçlar hızlıca işlenebilmekte temel hak ve özgürlükler kolayca ihlal edilebilmektedir. İnternet ortamında üretilen içeriklerle çeşitli ihlaller oluşmakta ve bu ihlallere karşı erişimin engellenmesi yolun başvurulabilmektedir. Bu hak ihlallerinin süratle ve etkili şekilde bertaraf edilebilmesi amacıyla kanun koyucu, 5651 sayılı kanunla Erişimin Engellenmesi ve içeriğin yayından çıkarılması telebiyle Sulh Ceza hakimliklerine başvuru yolunu düzenlemiştir. Başvuruları reddedilen bireyler mezkur Kanunun 9/6. maddesi uyarınca itiraz yoluna gidebilmektedir. İtiraz merciden de kabul kararı alınamaması halinde kesinleşen karar neticesinde karar aleyhine olan taraf Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilmektedirler.
Anayasa Mahkemesinin 26/10/2017 tarihli, 2014/5552 sayılı Ali Kıdık kararında, erişimin engellenmesi kararının, cezai ve idari yaptırım niteliğinde olmayıp tedbir mahiyetinde olduğuna işaret edilmiştir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 2/10/2014 tarihli kararında da “bu kararların demokratik ülkelerde çocuk pornografisi,çocukların cinsel istisması ve ırkçılık gibi ağır suçlar için konulan ve yargılama sürecinin bir parçası olarak uygulanan zorunlu ve istisnai bir yargısal tedbir ” olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda müstekar AYM kararlarına göre; çekişmesiz yargı yolu olan Erişimin engellenmesi tedbirinin alınabilmesi için, ilk bakışta haklılık doktrininin işletilmesi gerekmektedir.Yani bu yol ancak hukuka aykırılığın ve kişilik haklarına saldırının ilk bakışta anlaşılabilecek kadar bariz olduğu ve zararın ortadan kaldırılması için zaruri olduğu hallerde uygulanabilir.Örneğin; bir kimsenin çıplak ve müstehcen resim ve fotoğraflarının,videolarının internet ortamında yayınlanması gibi ilk bakışta kişinin haklarına müdahale edildiğinin anlaşıldığı hallerde bu yol işletilebilir. Ali Kıdık kararında da ilk bakışta haklılık yoksa kişilik haklarının korunması için hukuk ve ceza yollarına başvurulabileceği belirtilmiştir.
18/07/2018 tarihli, 2015/15242 sayılı Miyase İlknur kararında;“ Başvuruya konu benzer uyuşmazlıklar açısından, ‘’koşullara göre diğer ceza veya hukuk yollarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olduğu göz ardı edilmemelidir. Müşteki açacağı çekişmeli bir hukuk davasında içeriğe erişimin engellenmesi talebini ileri sürme imkânına her zaman sahiptir.“ denilerek maddi ve manevi varlığı zarar gören kimselerin daha fazla tatmin elde etmek için cezai ve hukuki koruma yollarına başvurup daha fazla başarı sağlayabileceklerine dikkat çekilmiştir.
İnternetin sunduğu zemin, bireylerin düşünce ve kanaatlerini ifade edebilmesi, bilgi ve haberlerin iletilmesindeki hızı ve kapasitesi, ulaşılabilirliği gözetildiğinde vazgeçilmez niteliktedir. Basın da haber, dergi ve gazete siteleri aracılığıyla internetin kalıcı ve sınırsız hafızasına kaktı sunmaktadır. Böylece internet basın ve ifade özgürlüğünün hayat bulduğu bir mecra haline gelmiştir. Ancak bu alanda düşünce ve basın özgürlüğü kullanılırken kişilerin temel hak ve özgürlükleri zarar görebilmektedir. Erişimin engellenmesi kararları da genellikle bireylerin kişilik haklarının ihlali, özel hayatın gizliliği ve unutulma hakkı kapsamında verilmektedir. Ancak verilen bu kararla birlikte basın ve ifade özgürlüğü de kısıtlanmış olacaktır ve getirilen her türlü sınırlama bireylerin haber ve bilgi alma hakkına da müdahale teşkil edecektir. Keza Anayasa Mahkemesinin 15/03/2018 tarihli, 2014/19685 sayılı C.K. kararında: ”Erişimin Engellenmesi yolunun çekişmesiz yargı yolu olması hasebiyle, basın organı ve temsilcilerinin karşı delil sunmak da dahil olmak üzere savunma hakkını tam olarak icra edemeyeceği, böylece silahların eşitliği ilkesinden faydalanamayacağı ve bu durumun basın, düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğüne müdahale teşkil edeceğinin” altı çizilerek Erişimin Engellenmesi kararına önemli bir eleştiri getirilmiştir.
Görüldüğü üzere çatışan haklar arasında yani düşünce ve basın özgürlüğü ile kişilik hakları/özel hayatın gizliliği arasında hassas dengenin nasıl kurulacağı veya hangi hakkın daha üstün tutulacağı ciddi önem arz etmektedir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihadına göre; Sulh Ceza Hakimliklerinin verdiği kararlarda -her bir olay bağlamında- çatışan haklar arasında hangisinin daha üstün tutulacağı şu ilkeler doğrultusunda değerlendirilmektedir.
- Söz konusu yayının gerçek olup olmadığı (Gerçeklik ilkesi )
- Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı (Kamu Yararı ilkesi)
- Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Güncellik ilkesi)
- Haber verilirken özle biçim arasındaki dengenin korunup korunmadığı (Özle biçim arasında uygunluk ilkesi)
- Haber veya makalenin yayımlanma şartları
- Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin türü, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
- Habere yönelik kısıtlamaların niteliği ve kapsamı
- Haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği
- Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları
- Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı
Yukarıda Anayasa Mahkemesi’nin kararları incelendiğinde, Erişimin Engellenmesi kararları verilirken,içeriğin yayınlanmasında kamu yararı, güncellik, gerçeğe uygunluk kriterlerinin olup olmadığı, hak ihlalinin ilk incelendiğinde belirgin olduğu ve zararın ortadan kaldırılması için zarurilik teşkil edip etmediği ve diğer hukuk yollarının tüketilip tüketilmediği araştırılarak karar verilmektedir.
Netice itibariyle ‘’erişimin engellenmesi ve içeriğin yayından kaldırılması’’ yolu, yukarıda izah edilen internetin ortaya çıkardığı riskler ile kişilik hakları arasında adil ve hassas dengenin kurulmasını sağlamak için getirilmiş istisnai bir tedbir niteliğindedir. İnternet ortamında, kişi ve kuruluşların temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden saldırı mahiyetindeki eylemlere karşı onların korunması; bununla birlikte basın ve ifade özgürlüğü temelinde düşünce ve kanaatleri açıklama ve yayma, haber ve bilgi verme haklarının özüne dokunmamak suretiyle demokratik toplum düzeni çerçevesinde bu yolun kullanılması amaçlanmıştır.